Sonunda bir vatandaştım.

Ferdi Ferhat Özsoy
Neden Türkiye’deyim?
5 min readJan 2, 2018

--

Resmi Çeken: Ferdi Ferhat Özsoy

Bizim için günün ilk görüşmesiydi. Ofisinin kapısını bize açtı, soğuk içecekler ve tatlılar ikram etti. — Ferdi Ferhat Özsoy

O’nun Hikayesi:

Hayatımda bir gün sokaklara saçılmış ölü çocuklar göreceğim hiç aklıma gelmezdi. Bu büyüdüğüm yerin çok uzağıydı. Benim diye adlandırabileceğin yerin. Ailemin çoğu, Hafız Esad zamanında Hama ve Halep katliamları yüzünden Suudi Arabistan’a kaçtı. 2007’de Beşşar Esad, ülkeden kaçan iş adamlarını Suriye’ye geri döndürerek ekonomiyi güçlendirmek maksadıyla, babası zamanında ülkeden kaçan kişiler için af ilan edene kadar Suriye’ye geri dönme şansım çok azdı. Suriye’yi ilk ziyaretimden sonra, hiçbir şey eğitimimi Suriye’de tamamlamadan daha iyi olamaz gibi hissettim. Farklı bir deneyimdi. Oldukça dindar bir topluluktan, Suriye’de çok daha açık görüşlü bir tanesine geçiş benim için şok ediciydi. Suriye’deki insanlar Suudi Arabistan’dakiler gibi İslamcı zihniyet taşımıyorlar. Kadınlarla nadiren iletişim kurduğumuz Suudi Arabistan’ın ardından, karşı cinsle iletişim kurmaya alışmam epey zaman aldı. İlk altı ay değişime ayak uydurabilecek miyim yoksa sadece büyüdüğüm yere geri mi döneyim diye düşünmekle geçti. Vatandaşlık sahibi olma ve Suudi Arabistan’daki gibi bir yabancı olarak görülmediğim bir yere ait olma hissi daha önce hiç yaşama şansı bulamadığım kadar güzel bir şeydi; böylece kalmaya karar verdim ve klinik laboratuvar bölümünden diplomamı aldım.

Devrimin başladığı ilk yıl, eğitimime devam etmek için Humus’ta özel bir üniversiteye gidiyordum. İsyan ve değimin gerekliliğini hissedenlerden biriydim. Eğer hükümette bir yer edinmek istiyorsan, belli bir partide olmanın ya da birçok insan tarafından tanınmanın şart olduğunu görebiliyordum. Değişimin tamamlanabileceğine inanıyor ve Humus’taki eğitimimi tamamlayacağımı biliyordum. 15 Nisan günü Humus kontrol notları ile kaplıydı, bu durum bulunduğum yerden üniversiteme gitmemi çok zorlaştırıyordu. Böylece çalışmalarıma başlamak için bir sonraki yarıyılı beklemeye karar verdim. Bu yarıyıl başlayana kadar, hükümet güçleri rastgele ve sayısız tutuklamalara başladı. Genç erkeklerin birçoğu tutuklanmıştı. Tutuklananlardan biri de dişçi olan eniştemdi. Gaddarlığıyla ün salmış bir şubeye konuldu. Sıradakinin ben olduğunu biliyordum; çünkü isyana ben de dahil olmuştum. Tek düşünebildiğim şey onu oradan nasıl çıkaracağımdı. Ülkemde her şeyin parayla çözüldüğünü biliyorum. Bu yüzden bir şeyler yapabileceğime inanıyordum. Ordudaki bazı yüksek rütbeli kişilerle görüşmek için Şam’a gittim. Kolay değildi tabi ki, her birine çok fazla ödeme yapmam gerekti. Bense sadece eniştemin çektiği ıstırabı düşünüyordum. Uyuyamıyordum. Onunla beraber olan ve salıverilen kişiler bizimle iletime geçti ve bize hapishanede durumun ne kadar kötü olduğunu anlattılar. Aynı zamanda kendimin de tutuklanacağına dair bilgiler aldım, ve Malezya’ya kaçtım. Orada kuzenim hariç hiç kimseyi tanımıyordum. Üstelik İngilizce de bilmiyordum. Kültür çok farklıydı. Çok yalnız ve hayal kırıklığına uğramış hissettim. Kız kardeşimi, eşinin serbest bırakılmasını beklerken Suriye’de tek başına bırakmıştım. Ona ihanet ettiğimi düşünüyordum, kendimi düşünemiyordum. Malezya’da on uzun günün ardından, eniştem çok şükür ki serbest bırakıldı. Büyük bir rahatlama hissettim.

İngilizce öğrenmeye başladım. Buna ek olarak, arkadaşlarım ve ben, farkındalığı arttırmak amacıyla, camilerde ve kültür merkezlerinde Suriye’de neler olduğu hakkında seminerler vermeye başladık. Çünkü Malezyalılar Orta Doğu’daki durumla ilgili değillerdi. Tam sekiz ay sonra, Özgür Suriye Ordusu birsürü alanı kurtardı, ve arkadaşlarım bana ülkemize hizmet etme zamanın geldiğini anlattı. Kurtarılmış bölgelerdeki temel hizmetlerde, okullarda çocukları eğitecek öğretmenler gibi, eksiklikler vardı. Ben de geri dönmem gerektiğine inandım. İkna olmuştum. Ertesi gün biletimi ayırdım; anneme, babama, arkadaşlarıma benim için dua etmelerini söyledim. Bab-el Hava sınır kapısından Suriye’ye geçmek için önce Antakya’ya geldim. Burada tanıştığım bir kişiyle ilk yaşantımı hiçbir zaman unutmayacağım. Bildiğiniz gibi, Antakya’da Esad yanlıları var. Bu kişi Suriye’ye gittiğimi öğrendiğinde, bana Arapça neden gittiğimi sordu. İhtiyacı olan insanlara yardım etmeye gittiğimi söyledim. Sonra “Esad’a karşı mısın?” diye sordu ve ben Esad’a karşıydım; şöyle dedi: “seni öldürmeliyim.” Şok ediciydi. Her neyse, beni Bab-el Hava’ya götürecek başka biri buldum. Sabahın beşinde oraya ulaştım. Türk sınırını geçtikten sonra, kendinizi her şeye karşı korunmasız halde buluyorsunuz. Tamamen karanlıktı ve Halep’e kadar uzun bir yolum vardı. Tereddütlerimi kafamdan uzaklaştırmak için Malezya’yı terk etme sebebimi, güvenli alanımdan çatışma alanına gelme nedenimi, kendime hatırlatıp duruyordum. Suriye’de olmak zorundaydım. Bağlantıları olan bir taksi şoförü buldum, beni kontrol noktalarından geçirebildi. Yolculuğumuza sabah altıda başladık. ÖSO, Suriye rejimi, Kürtler gibi farklı grupların kontrol noktalarından geçtik. Neyse ki hiçbiri benim Suudi Arabistan’dan geldiğimi fark etmedi. Eğer fark etselerdi, işim biterdi. Vardığımda Suriye’de olduğumu ve benim için dua etmelerini istediğimi sosyal medyadan paylaştım. Bundan sonra her yerden arkadaşlarım, sadece Suriyeliler değil farklı milletten de arkadaşlarım, bana mesaj attı; hepsi gelmek ve yardım etmek istiyordu. Sosyal medyada paylaştığım, Suriye içindeki mülteci kampının sadece bir fotoğrafıydı ve herkesi yardım etme konusunda motive etti. Arkadaşlarımdan biri, Malezya’da bir günde 100.000 Euro bağış topladı. Bir kampanya yaptı ve ben onlarla Skype üzerinden Suriye’nin görüntülerini paylaştım. Malezya’dan Suriye’ye gönüllü giden ilk Suriyeli bendim. Ardından işim başladı. Farklı ülkelerden yardıma gelmek isteyen insanlardan oluşan çevremi genişlettim. Neredeyse yirmi ülkeye eriştim. Suriye’deki insanlara bağışta bulunmak isteyenler için bir aracıydım. Yaklaşık 3.5 milyon dolar ve 35 insani yardım konteynırı dağıttım. Ama aynı zamanda eğitimime devam edememem beni incitti. Baskı altındaydım, ve mekanlar arasında rahatlıkla seyahat edemiyordum.

Zamanımın çoğunu orada çalışarak geçirdiğim bir sivil toplum kuruluşu buldum. Son iki sene içinde, daha iyi iletişim sağlamak için Türkiye’de bir ofis açmak zorundaydık. Ve benim oturma iznim var. Türkiye’de birçok insanlar tanıştım. Uluslararası gençlik toplantısında, eski Başbakan Davutoğlu ile tanışma şerefine nail oldum. Burada bizim meselemizi yayınlama ve paylaşma fırsatı buldum, ve bu Türkiye’yi neden sadece İslam dünyasının değil de dünyanın merkezi olarak gördüğümün sebebi.

Resmi Çeken: Ferdi Ferhat Özsoy

Yakın zamanda evlendim. Sadece amacımız için yardımcı olan bir insan olarak gördüğüm bir kadınla. Bir defasında arkadaşlarımdan biriyle Suriye’deki işimden dolayı evlenmenin benim için ne kadar zor olduğundan konuşuyorduk. Hiç kimsenin, benimle beraber Suriye’ye göndererek kızlarının hayatını riske atmayacağından emindim. Birdenbire arkadaşım ailesi bu meseleyi sorun etmeyecek bir kadın tanıdığını söyledi. Anneme bu kadını ilk onun görmesini söyledim, bu bizim geleneğimiz. Kendi durumum hakkında babasına dürüst oldum. Vaktimin çoğu kendim için değil, Suriye mücadelesi içindi. İnanılmaz anlayışlı bir adamdı. Benden hiçbir şey istemedi, büyük bir başlık parası talep etmedi. İşimi övdü ve ben bana böyle inanılmaz bir eş bağışladığı için Allah’a şükrediyorum. Hayatımda böylesi harika bir insan olması Allah’ın bir hediyesi gibi hissediyorum.

Suriye’deki kriz, bize dünyanın nasıl acımasız olduğunu görme fırsatı verdi. Zorlu koşulara rağmen çocukların nasıl okula devam ettiklerini görmesi için, Malezya’dan Suriye’ye bir arkadaşımı davet ettim. İnsanları okullara ve çocukların sanat çalışmalarının sergilendiği sergilere götürürdüm. Bu insanları, arkadaşım ve serginin olduğu okulun müdürü de dahil, arabamda topladım. Bir füzenin bir yere düştüğünü duydum. Burası savaş alanıydı, dolayısıyla şaşırmadım. Oraya doğru sürerken dumanın okuldan geldiğini fark ettim, acele ettim. Okula ilk vardığımda, iş arkadaşlarımdan ikisini okulun kapısında gördüm. Bir tanesinin kafası kopuktu ve diğerini yüzünden değil kıyafetlerinden tanıyabildim. Vücuttaki oksijeni emen bombalar kullanmışlardı. Ölü çocuklar ve öğretmenler vardı. Bunun bir kabus olduğunu düşündüm. Rejimin bir okulu bombalayabileceğini asla düşünmemiştik. Şuurum yerine geri geldiğinde benimle gelen insanları güvenli bir yere götürdüm ve sonra cesetleri teşhis etmeye gittim. Cenazeden sonra, neler olduğunu ya da bu olandan daha fazla neler olabileceğini merak ederek kendi kendime oturdum. Yayındaki kanallar katliamın haberleri ile doluydu, ve Fransa Dış İşleri Bakanı bu çirkin eylemi kınadı, ama bu neyi değiştirirdi. O gün 23 çocuktan fazlası ölmüştü. Yaşadığımız dünyanın içinde adalet olmayan sahte, aşağılık bir dünya olduğunu keşfettim. Adalet Suriyeliler için yasaklanmış gibi hissettim. Diğer insanlar gibi biz de bunu hak ediyoruz. Niçin kimse bize bunu değiştirmek ve haklarımızı geri almak için yardım etmiyor? Suriyeliler adalet olan daha iyi bir yer bulmak için kaçıyorlar. Suriyelilere en çok ev sahipliği yapan ülke olduğu için Türkiye’ye duacıyız.

--

--

Onların bir hikayesi var | They have a story | Creator/Editor of www.nedenturkiyedeyim.com | www.whyaminturkey.com |Co-founder of @dogrulukpayicom | @ogddernegi