Savaşın kalpleri bir araya getireceğini kim düşünebilirdi ki…kader tarafından ihanete uğrayana dek?

Ferdi Ferhat Özsoy
Neden Türkiye’deyim?
5 min readDec 26, 2017

--

Resmi Çeken: Ferdi Ferhat Özsoy

“Biz insanlar güç durumlardan geçiyoruz. En zorlu hallerde, savaş ve trajedi zamanlarında dahi aşkı, umutu, yeni bir hayatı ve ya geleceği arıyoruz. Hem üzgün hem de mutlu anlarımız var ve biz bunların hepsini aynı zamanda birlikte yaşayabiliyoruz. Hepimiz böyleyiz. Birbirimizi anlayabiliyoruz ve hayatlarımızda mutlu olmayı hak ediyoruz.” — Ferdi Ferhat Özsoy

O’nun Hikayesi

Bütün aşk hikayemiz o anı defteri etrafında gelişti. Akşamları iş sonrasında okumam için o bana sabahtan yazardı, benim ona yazdığım cevabı da kendisi sabah okurdu. Bu durumdan kimsenin haberi yoktu. Bizim için özel bir aşktı bu — aramızdaki küçük bir sır. Savaşın kalpleri bir araya getireceğini kim düşünebilirdi ki…kader tarafından ihanete uğrayana dek?

Her şey değişmeye başladığında 10.sınıftaydım. Sınıfı henüz bitirmek üzereyken şehir korkunç bir hal aldı. Taşra bölgesine geçmemiz kaçınılmazdı. Sürekli bir korku ve güvensizlik

hissinin hüküm sürdüğü yerde, bombardımanlardan kaçarak kendimize geceyi güvende geçirebileceğimiz bir yer arayarak, bir evden diğerine, bir köyden ötekine taşınıyordu. Halep’in kırsal bölgesinde yer alan köyüm yerle bir oldu.

Halep’ten ayrılıp kaçtığımız köyde babam küçük bir market açtı, ben de ona orada yardım ediyordum. 10. sınıfı bitirene kadar okurken aynı zamanda çalışıyordum.

Ramazan ayında bir gün iftara hazırlık yaptığımız sırada evimizin önünde birden bir füze patladı. Durumun daha kötüye gitme ihtimaline karşı, iftarı yapacağımız odayı değiştirerek evin daha iç kesiminde yer alan bir odaya oturduk. Ezan okunduğunda, tam yemeye başlayacakken, evin içerisine bir füze daha isabet etti. Her yer çok bulanıktı; hiç kimseyi, hiçbir şeyi ne duyabiliyor ne de görebiliyordum. Kulağımda sanki duyma yetimi kaybediyorum gibi bir ses vardı. Kesik kesik sesler duymaya başlayana kadar hiç bir şey anlayamadım ve hissedemedim — bir adam “Orada hala hayatta kimse var mı?” diye bağırıyordu.

Dışarı çıktığımda ailemi gördüm. Annem dışında herkes iyiydi ve kimse ciddi bir şekilde yaralanmamıştı. Annemin yüzü patlamanın çıkardığı ateşten yanmıştı. Ben ise sadece başımdan yara almıştım. Babam tek başına, göz yaşları hiç durmayacakmışçasına, — korkmuş bir şekilde — yerde oturuyordu.

Resmi Çeken: Ferdi Ferhat Özsoy

Kalmak üzere Menbiç’e taşındık. Harcamalarımızı karşılayabilmek için abimle ben birsürü yerde çalıştık. Babam da durmadan kapı kapı dolaşıp iş aradı ancak bir türlü bulamadı. Bu sebeple de oldukça üzgündü.

Bir gün babam aniden yere düşüp titremeye başladı. Onu hastaneye götürdüğümüzde derin üzüntü ve korkudan dolayı bu atağı yaşadığını öğrendik. Tedavi için sakinleştirici verdiler ve kendine geldi. Bunun tek seferli bir atak olacağını düşünürken her ay tekrar etmeye başladı.

Düştüğü bir seferde babam geçici olarak görme kaybı yaşadı. Tekrar hastaneye götürdük. Vücudunun sağ tarafını da oynatamıyordu. Doktorlar durumunun çok kritik olduğunu, açık konuşmak gerekirse beynindeki bir pıhtıdan kaynaklı serepral palsi ve kısmi felç geçirdiğini söyledi.Babamı eve geri getirdik ve iki sene boyunca bu şekilde yaşadı. Özellikle yaşamının son 3 ayında, durumu git gide daha da kötüleşti. Yemek yiyemiyor, konuşamıyor, hareket edemiyor ve göremiyordu. Vücudu giderek daha da güçsüzleşti ve sonunda onu kaybettik.

O gün evde değildim. Bana acilen eve gelmelisin dediklerinde çalışıyordum. Geldiğimde babamı yüzü örtülmüş bir şekilde gördüm. Anneme ve abime nedenini sorduğumda babamın öldüğünü söylediler. Yüzündeki örtüyü kaldırarak onunla konuştum; bana verdiği sözü hatırlattım ona… daha iyi olacağına ve iyileşeceğine söz vermişti, ama cevap vermedi.

Babamın ölümünden sonra hayatımız kötüleşti ve daha zor olmaya başladı. Tüm bu kayıplarımızdan sonra daha iyi bir gelecek bulma umuduyla Türkiye’ye gitmeye karar verdik. Türkiye’ye vardığımızda cebimizde sadece 300 TL vardı. Ayrı bir ev tutabilmek için çalıştık, çabaladık. Tüm ailece çalıştık. İlk başta ev sahibi Suriye’lilere ev vermediğini söylerek bize kiraya vermeyi reddetti. Belki önceden olumsuz deneyimleri olmuştu Suriyelilerle ama biz onlar gibi değildik. Sonunda bize güvendi ki biz de evi kiralayabildik.

Bana soracak olursanız okuluma devam edebilmeyi isterdim. Suriye’de olduğum zaman matematik ve fizik derslerinde çok iyiydim, ancak tüm bu yaşadıklarımızın sonucunda okula gidemedim. Babamın aramızdan ayrılışı bana bir baba olmanın, tüm gün boyunca gün ağardığında eve yiyecek bir şeyler getirebilmenin uğruna çalışmanın nasıl bir şey olduğunu anlamamı sağladı.

Babamın çok bağlığı olduğu bir kız kardeşim de var. Babam her zaman ona dikkat etmemiz gerektiğini söylüyordu. Bir sefer kız kardeşime bağırdığımda ağlayamaya başladı. Hemen pişman olup özür dilemek için yanına yaklaştığımda babamın ölmeden önce ona göz kulak olmamı tembihlediğini söyledi. Kalbim kırıldı. Ona katıldım, beraber ağladık…

Çalışırken bir yandan Türkçe de öğreniyorduk.

Küçük kardeşim, benim canımdan da öte, hayatımdaki en değerli insan. Kendimi sırf o daha bir hayat sahibi olsun, okuyabilsin diye çok çalışmaya adadım. Sevimli ve akıllı biri. Ona dünyaları verebilirdim.

Babam hayatını kaybettiğinden beri aileme karşı üzerimde büyük bir sorumluluk hissediyorum. Bunu hissetmelerini istemiyorum ama. O zamandan beri, kendimi hem baba hem de abi olarak görüyorum. Hayattan tek istediğim babamı tekrar aramızda görebilmek. Bunun imkansız olduğunu biliyorum ama dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden.

Resmi Çeken: Ferdi Ferhat Özsoy

Babamın hastalığının ilk evrelerinde tedavi olabilmesi için üç ay boyunca halamın Tartus’taki evinde kaldık. O süreç içerisinde aşık oldum. Küçük bir anı defterinde her gün birbirimize mesajlar iletiyorduk. Tüm aşk hikayemiz o defter çevresinde gelişti. Eşsiz, gizli bir aşk. Bugün yaşayıp yaşayamayacağımızdan emin değilken biz geleceğimizi dört gözle bekliyorduk.

İki ailenin de yemek masasının etrafında sohbet ettiği bir gün babam halama dönerek benim halamın kızıyla nişanlanmamı istediğini söyledi. Kızla göz göze geldik ve gülümsedik. Halamla babamın konuşmasının arasına girerek babama iyileştiği zaman kızı beraber istemeye gideceğimizi söyledim. Babam ısrarla ölmeden evvel nişanlandığımı görmek istiyordu.

Tartus’tan ayrıldıktan sonra oradaki akrabalarımızla neredeyse hiç iletişimimiz kalmadı. Babam öldükten günler sonra kızın kuzeniyle nişanlandığını duydum. Göğsümdeki ağrıyla günler sanki aylar gibi geliyordu. Annemden onları arayıp durumun ne olduğunu sormasını istedim. Ailesinin ayarladığı üzere kuzeniyle nişanlanmıştı, üstelik ona aşık olmamasına rağmen. Şu an onunla evli. Benim kısmetim olmamasına rağmen birbirimize çok aşıktık ve zamanında nişanlanmadığımız için çok pişmanım.

Herkese-babası hala hayatta olanlara- demek istediğim şey; onunla sempati kurun ve ilgilenin. Genellikle, kimse babasının aileyi bir arada tutmak için nelerden geçtiğinin farkında değil. Başarılı bir işadamı ve ya öğretmen olmaktan ziyade hayattaki tek dileğim ailemin yanımda olması. Tek isteğim bu, fazlası değil.

--

--

Onların bir hikayesi var | They have a story | Creator/Editor of www.nedenturkiyedeyim.com | www.whyaminturkey.com |Co-founder of @dogrulukpayicom | @ogddernegi