Eğer bizi tanısalardı, mutlaka bizi severlerdi

Ferdi Ferhat Özsoy
Neden Türkiye’deyim?
4 min readJan 2, 2018

--

Photo Taken By:Ferdi Ferhat Özsoy

Önümüzde harika bir adam duruyordu. Zaman gerçekten bilgelik vermişti. Bu adamı kazanmış olduğu ve daha da kazanmak istediği bilgiden ötürü kutluyorum. — Ferdi Ferhat Özsoy

O’nun Hikayesi

Uzun lafın kısası, Suriye’de seyahat yasağı olan 36 kişilik kara listedeki insanlardan biriydim. Oraya girmek için ne kadar korkunç bir şey yapmış olabileceğimi merak ediyor olabilirsiniz. Fakat dürüstlükle söylüyorum ki yaptığım tek şey, otoriteye karşı gelerek ülkemi geliştirmeyi denemekti.

Halep’liyim. Çocukluğum Hamas’ta, hayatımın bir kısmı Şam’da fakat büyük kısmı da Halep’te geçti. Üniversite eğitimimi bitirdim ve şu an iki diplomam var. Birisi, Arap Edebiyatı diğeri de İslam Araştırmaları üzerine. Evliyim ve üç oğlum iki de kızım var. Suriye’de geçirdiğim süreçte, bir eğitim merkezi bir de çalışmalar ve araştırmalar yaptığımız bir yayınevi açtım. Ayrıca Suriye Yayıncı Birliği’nin de bir parçasıydım. Kurduğum organizasyon olan Dar Al Multaqa’nın gerçek kimliğimi yansıttığını hissediyorum. Her zaman kendime, nerede olursam olayım, izimi, etkimi ve tesirimi bırakmak zorundayım olduğumu söylerim. Bu kuruluştaki amacımız da, kendimize “İnsanlar üzerinde nasıl bir etki bırakabiliriz?” sorusunu sorarak belirlendi. İnsanlar yaptıkları projeler sebebiyle sürekli rejim karşıtı ya da yanlısı diye damgalanıyorlardı. Bu gerçekten tehlikeli bir şeydi. Mesela biz her zaman tehdit alıyorduk. Peki, dengeyi nasıl bulabiliriz? Hapsedilmemek için rejime karşı gelmek istemiyorum ama aynı zamanda inandığım şeyleri de yapmak istiyorum. Bütün hayatım ve planım değişmiş olsa da, amacım asla değişmedi! Bütün bu baskının altında Suriye’de çalışmaya devam ettim. Sokakta beni tutuklamak için bekleyen polis arabalarının olup olmadığından endişelensem de, işe gitmek için yürümeye devam ettim.

Resmi Çeken: Ferdi Ferhat Özsoy

Hayatımda aldığım kararlar dört ilkeye bağlı. Bunlardan biri bile çalışmazsa, bu kararı almıyorum. Ve yaptığım projeler de bunlardan en az birini yerine getirmek zorunda. Bu ilkeler 4 tanedir: [1] Kendimi sevmek, [2] diğerlerini sevmek [3] ulusumu sevmek ve [4] Yüce Allah’ı sevmek. Hayatımın tümü bu ilkelere göre hareket etmelidir.

En duygusal hikayelerimden biri, emniyetten birinin benimle konuştuğu sırada oldu, ki bu zaten alışılmadık bir şey değildi. Memur, söylediği şey reddettiğim için 62 gün boyunca tutuklanıp hapse atılmama neden olacak bir şey istedi. Orada ifadeyi alan kişi, ne istediğimizi sordu ve ben de “Ülkenin istikrarını istiyoruz. Ülkemizin ateşler içinde olduğunu gördük. Yangın söndürmeleri için hükümete yardımcı olmak istiyoruz. Ülkenin yanmasını ya da ayrılmasını istemiyoruz. Bu durumla bir güvenlik meselesi gibi baş etmeye çalışıyorsunuz fakat bunu yaptığınız çocuklar onları da içine alan ve istediklerini duyan öylesine merhametli kalplere ihtiyaç duyuyorlar ki.” dedim ve bu durumu düzeltmelerini talep ettim. Tabi ki bu diyalog yalnızca öfke ve inkar ile karşı karşıya kaldı.Bu hikayeyi tekrar tekrar anlatmak, eski yaraları tekrar açmak gibi. Kendimi bir arada tutmaya çalışıyorum aksi takdirde dağılabilirim ve hiç bir şey konuşamayabilirim.

Dört yıldır, Suriye’deki akrabalarımdan hiçbirini görmedim. Bütün bir yıl boyunca ailemi de göremedim. Fakat en sonunda çok fazla gayret gösterip harcama yaptıktan sonra onları yanıma getirebildim. Ailenin ayrılığı son derece acı vericidir, ancak bu konuda yapılacak hiçbir şey de yoktur. Ancak dürüst olmak gerekirse, Türkiye’nin bizi içtenlikle karşıladığına ve bağrına bastığına inanıyoruz. Üstelik kendimizi diğer yerlerdeki akrabalarımızla kıyasladığımızda, kutsanmış gibi hissediyoruz. Ancak eleştirmem gereken bir şey var; yasa, bizi karşılayan topluluğa bir şeyler vermemize izin vermiyor. Türkiye kendime, bu ülkeye ve kendi ülkeme hizmet etmek için alan vermiyor. Bu benim için bir vazifedir ama durum böyle olduğundan ötürü mutsuz oluyorum. Ayrıca, kendi ülkemi yeniden inşa etmek benim de bir görevim ancak bunu buradaki dili iyi bilmeme ve yasalara aşina olmama gibi sebepler ötürü yapamıyorum. Ve ben bu konuda devleti sorumlu tutuyorum çünkü öğrenmemize yardımcı olmuyor.

Acı tatlı hatıralarımdan biri de, Ahmet Davutoğlu’nun kitaplarından biri olan “Stratejinin Derinliği” kitabını tercüme etmeye çalıştığımızda gerçekleşti. Maalesef, çeviri için onunla temasa geçmeden sadece birkaç gün önce Aljazeera’nın kitabın çevirisi için onlarla anlaşma yaptığını öğrendik.

Suriyeliler olarak günlük yaşıyoruz, ve iç mücadelemiz dengemizi korumak üzerine. Bütün Türk halkına mesajım, “İlk olarak, mesajımı söylemeden önce bizim hakkımızda ne düşündüğünüzü bilmem gerek. Bana baktığınızda ne gördüğünüzü bilmek istiyorum. Çünkü bana baktığınızda, gerçek beni değil, benim hakkımda düşündüklerinizi görüyorsunuz. İkincisi de, biz de dünyanın geri kalanı gibiyiz. İyi insanlara hatta çok iyi insanlara fakat aynı zamanda kötü insanlara ve çok kötü insanlara da sahibiz.. Ve sığınmak isteyenlerin çoğunun iyi insanlar olduğunu sanıyorum. Çünkü çatışma ve savaştan kim kaçar? Sadece iyi ve barışçıl insanlar istikrar ister. Suriyeliler için umut ediyorum. Umarım Suriye halkı kendilerini insanlara nasıl yatırım yapılacağını bildikleri bir yerde bulurlar, çünkü bu yapılırsa kendilerinin çok becerikli ve akıllı olduklarını göstereceklerdir.

Resmi Çeken:Ferdi Ferhat Özsoy

Çünkü,

Eğer bizi tanısalardı,

mutlaka bizi severlerdi.

--

--

Onların bir hikayesi var | They have a story | Creator/Editor of www.nedenturkiyedeyim.com | www.whyaminturkey.com |Co-founder of @dogrulukpayicom | @ogddernegi